I am not Alone

23 Ocak 2011 Pazar

Kafamdaki Tilkiler

Blog'a kendimce ara verecektim aslında. Karar verme aşamasındaydım bir nevi. Kimliğimi tamamen gizleyerek yeni bir blog mu açsam diye düşünüyordum. Tamam, şimdi de bas bar bağırmıyorum ama sorun da zaten internetten insanların öğrenmesi değil her şeyi. Umrumda bile olmaz aslında, tanımadığım biri hakkımda her şeyi bilse. (no offense) Sorun bir çok arkadaşımın bu blog'u bilmesi birazcık. Okuması. Üzerine düşünmesi.


Öğrenmelerini istemediğim şeyleri öğrenmeleri falan. Bilmiyorum işte öyle sıkıntılar. Eminim bütün blog yazarları düşünmüştür bu konuda. Kimliğimizi saklayınca saklanmış mı oluyoruz aslında, yoksa özgür mü? Derken, aslında bu bir başka tartışma konusu benim derdim benimle.

Yarın aslında bir "date"im vardı benim. İptal ettim. Bilmiyorum içimden gelmedi pek, dışarı çıkmak. Evet, babaanne modlarındayım.

Aslında sorun şu ki, hastalık final dönemi derken fazla yorulmuşum. Başkasını mutlu etmeye çalışmaya, anlamaya pek bir vakit harcayasım yok. Bencildim, bencillik katsayım arttı. İçime kapanayım istiyorum. Hah işte bu mod ile benim asabiyet sorunum birleşince ortaya çıkan şey hiç hoş olmadı.

Sinir sorununa değinmiştim bir ara. Normalde pek şeker bir insanım aslında. Öyle gülümserim falan sürekli, depresif bir insan hiç değilim mesela. Ama gel gör ki, en ufak, saçmasapan bir şey beni sinirden delirtebilir. Geek'lik yapıp şöyle açıklıyorum durumu, süper güçlerim olsaydı, geçen gün arkadaşım aradığım zaman telefonunu açmadığında dünya 2012'yi göremeden yok olmuş olurdu.

Sorun ne? Bir anda aşırı sinirlenmem. Yarım saate ciddiyim bir şeyim kalmıyor ama o yarım saatte neler neler yaptım ben. Arkadaşlıklarımı mı bitirmedim, gereksiz yere tokat mı atmadım (Çocukken, direkt tekme tokat dalıyormuşumda, şimdi sıfatım hanımefendi ya ayıp oluyor. ) , elime ilk gelen teknolojik aleti mi parçalamadım falan filan... Böyle sinirlenince sadece bir şeyleri kıran döken insanlardan olsaydım keşke. Temiz. Ne bok yemeye alıyorsun uzun vadeli kararlar değil mi?
Ciddiyim, uğraşıyorum o yarım saati kazasız belasız atlatmak için. Olmuyor. Yarım saat boyunca derin nefes almayı denedim. Daha da sinirlendim. Bir kadeh her şeyi yatıştırır dedim, duygularım katlanarak arttı. Yazayım dedim, sinirimin sebeplerini sağlamlaştırıp işi uzattım. Dizi/film izleyeyim dedim, bilgisayarı kırıyordum. Bir kaç kişi dinlendirici mutlu edici müzik dinle dedi. Her şarkı sözü daha da battı. Hay bin şeytan!  Hah, şimdilerde resim yapmayı deniyorum. Resim yaparken sinirlenmediğim sürece iyiyim gibi. Geçen pek sevgili F kalemimin ucu ard arda 3 kez kırılınca deliriyordum resmen. İçime şeytan kaçıyor bence sorun bu aslında, peki nerede benim Constantine'im, Sam&Dean'im? Ya da Pandora'nın kutusundan benim payıma düşen wrath olmuş.

Nereden geldik biz sinir konusuna onu da bilemedim de geri dönersek aslında olmayan konuya. Farkettiyseniz, klavyenin götürdüğü yere git modlarındayım biraz. Olsun kafamda kalıp, beynimdeki gereksiz tilkilerden biri olacağına, içimden kusmuş olayım. Kafam rahatlamış oldu en azından biraz. 

Dışarı çıkmak içip dağıtmak istiyorum aslında bir kaç zamandır fazla kontrollüydüm. Öte yandan dışarı çıkmak istemiyorum çünkü yeni iyileştim çünkü yeniden hasta olmak istemiyorum. Bir de eski defterleri açasım var. Çok eskilerini, daha yenilerini. Ama ne olursa olsun açılmaması gerekenleri. Alkole güvenemiyorum açıkçası kanımdaki. Şerefsiz arkadaşlarıma da güvenemiyorum ki, ne zaman uyarsam beni fazla içirmeyin diye, onlar ısmarlıyorlar içkileri. Hayır, telefonumu versem sahip çıkmaları için. İnternet var. Numaralar ezberimde.

Bir de gereksiz yere çevremden artık single olmasan baskısı görüyorum. Rahat bırakın lan beni. İlişki sevmiyorum belki, ya da ne biliyim ilişkiler beni sevmiyor.

Bu kadar kafanızı ütüledikten sonra ben kaçarım.
Sevgilerle;
Kırmızışın


  • PS: Bir gün size normalde verdiğimden ters cevaplar verirken görürseniz beni, özellikle gülümsemiyorsam, kaşlarım çatıksa, derin derin nefes alıyorsam sinirliyimdir. Yatıştırmaya yönelik yapacağınız her şey beni sadece daha da çok sinirlendirecektir. Ne yazık ki, haklı olsanızda size hak vermeyeceğimdir. 15dk sonra gönül rahatlığıyla görüşebiliriz ama.
  • PS2: Şu başlık bulma olayı beni ne kadar sinirlendiriyor bir bilseniz! Taslaklarım bitmiş yazılarla dolu desem.... Yani saçma başlıklar, ilgi çekmek istememden değil beceriksizliğimden.
  • PS3: Bem 50X70cm'e bir portre çizemiyorum doğru düzgün adam oyuncak bebekler üzerinde harikalar yaratıyor. http://noeling.deviantart.com/

4 yorum:

  1. Kızım feysbuka koyarsan blogu, elbette raaaad yazamazsın. ben blogdakileri feyse ekliyorum onlardan bi çekincem yok:D ancak okuldaki arkadaşlarım bilse yazamam yani. o nedenle özgür oluyoruz kimliğimizi saklayınca.
    date'i niye iptal ettin hatun, havan değişirdi değişiklik olurdu bi iki takılırdın işte..

    YanıtlaSil
  2. Yaa ben bu blog'u İstanbul Gezilerimizi anlatmak için anlatmıştım. Ne biliyim böyle bir şey olacağını. Hatta en başta sadece kendi arkadaş çevrem ile takılıyorduk buralarda.

    Date zor geldi şimdi aslında. Hiç flört havamda değildim, çocuk da oynayıp atabileceğim birisi değildi. Öyle bir şeyler işte ya bilemedim :S

    Havadan mıdır nedir bir garipleştim şu sıralar...

    YanıtlaSil
  3. bu daha çok procrastination as a life style gibi :D gaza gelmece :D

    YanıtlaSil
  4. Yok yok, procrastination yazıları sadece procrastination yaptığım zamanlar oluyor. Bu yazı kafamı boşaltma yazısı ya o nedenle burada :D

    YanıtlaSil

Fazla gelmeyin üstüme olur mu?

Gitmeden bunlara da bir bak