I am not Alone

7 Ocak 2012 Cumartesi

Erasmus Günlükleri - 1

Şu anda Hollanda sınırları içerisinde bulunmaktayım. Aslında günü gününe anlatsam her şey daha komik ve kolay olurdu ama makyaj yapacak vakti bile zor bulduğum şu bir kaç günde yazı yazmaya vakit ayırmam mucize olurdu.

Noırmalde her şeyin daha smooth işlemesi gerekirdi. Ancak illa kendi işimi zorlaştıracağım ya, tutturdum ben yurtta kalmam diye. Amacım ne? Maksat eğlence olsun. Tabii beynimin bir köşesinde de, ev arkadaşımın müthiş sarışın bir avrupalı olma ihtimali var.

Böyle düşüncelerle yola çıkınca, ev bulmak da hayli zor oldu tabii.

Anlatacağım şey bunlar değil tabii ki, ilk izlenimlerim. Öncelikle Hollanda'da bu kadar fazla Türk olduğunu bilseydim, gelmeden önce bir kez daha düşünürdüm. En azından almanya kadar kötü değil durum. Ama nereden olduğumu sorduklarında, cevaptan sonra yüzlerini buruşturan insanlar olmazsa daha mutlu olurdum.

Anlatmak istediğim aslında bu da değil. Dün bir eve bakmaya gittik. Merdiven niyetine daracık ve hayli dik bir kaç basamağı çıktıktan sonra, eve vardık. Emlakçı kapıyı çaldı. Açan kişiyi görünce benim bütün IQ merdivenlerden aşağı yuvarlandı. Yaklaşık 1.90 boylarında sarışın bir tanrı. Duştan yeni çıkmış, belinde havlu ve üstsüz. Muhteşem kaslar. Arkamdan gelen bir öksürük sesiyle kendime geldim. Sevgili babacığım da benimleydi. Tabii beynim hala çalışmıyor durumda.

Hazır boş yatak da varken evde öhöö öhöö...

Emlakçı soruyor ne düşünüyorsun, beğendi mi vs. Benim suratımdaysa hala hülyalı bir ifade. Kadın bık bık konuşuyor.

O sırada üstüne bir kaç kıyafet geçirmiş, bu çocuk geldi. Göz kırparak, ev  arkadaşım mı olacaksın dedi. Gözlerimde kalp çıkmadıysa, kafama saksı düşsün.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Fazla gelmeyin üstüme olur mu?

Gitmeden bunlara da bir bak