I am not Alone

29 Nisan 2011 Cuma

Bust a Move~

Selamlar,

Karşınızda bir kez daha Kırmızışın.

Nerelerde bıraktım sizi. Aradan çok geçmedi aslında ama o kadar çok olay oldu ki, dolu saçmalık aslında özetlersem.

Aslında yazmayacaktım bir daha buraya, güzel de bir veda yazısı hazırlıyordum, eski yazıları da kaldıracaktım hatta. Elim gitmedi bir türlü. Bekledim ve bekledim. Açıp durdum yazma ekranını çıkmadı kelimeler ama bir türlü.

En sonunda yine burdayım. Veda yazısı mı olacak, yoksa blog'a dönüş yazısı mı onu bile bilmiyorum. Sanki ikisinin ortası gibi mümkünse eğer.

Ben bir kez bile uğramazken buraya kapalı kaldığı süre içerisinde, benim yerime de uğrayan insanlar olmuş. Hepsini sulu birer öpücük buralardan.

Düşünüyordum da bu süre içerisinde, blog benim için neydi diye. Kafamı gereksiz şeylerden arındırdığım yerdi aslında. Saçma sapan bir şey beni sinir krizine mi soktu, yazardım buraya, benim derdim olmaktan çıkar başkalarının derdi olurdu artık. Bencilim, evet.

Sıkıntım şimdi ne anlatacağımla ilgili. Çok mutluyum, hiç problemim yok değil olay. Aksine yorgunum, bitkinim. Uyumama rağmen uykusuzum. Dün rüyamda arkamdan "To-do-list"ler kovaladı beni. Uyanıp uyanıp telefona not aldım, unutmayayım diye. Malum sergi düzenliyorum. Havamı da atarım!

Aslında sergi hem sevincim hem de sıkıntım. Bir yandan eğlenceli, bir yandan sorguluyorum ben ne halt yiyorum bu işle uğraşarak diye. Farketmediyseniz ben ekonomi okuyorum, genel kanı VA (Visual Arts) okuduğum yönünde olmasına rağmen. İşte hocalarım, sergide benim de fotoğraflarımın yer almasını istiyorlar. Sorun bence hiçbiri o kadar iyi değil. Hatta kötü. Facebook'ta bilmem kaç tane like almaları bir kıyas değil. Burası böyle.

Sonra başımın belası münazara var. Seviyorum sevmesine. Normalde sevmem insanlarla tartışmayı, çünkü olay benim fikrim senin fikrinden iyi inadına döner. Münazaranın güzelliği orada. Tabii bu sevimli kısmı. Bu haftasonu artık uzmanlaşmış ukala münazaracılar tarafından dayak yemeye gidiyoruz resmen. Korkmuş tavşan bakışları m atsam acırlar mı bana?

Seneye Hollanda'ya exchange'e gittiğimi söylemiş miydim?

Bilmiyorum ne beklerdiniz yazmamı buraya? Güncel olaylardan sinirlendiğim şeyleri mi? RedGirl falan olsaydı domain adım acaba sansür yiyecek miydim?

Kabul ediyorum birazcık özlemişim burayı. Yazmayı değil çok fazla. Yorumları okumayı. Diğer yazarları okumayı. (İki kelime yazıyoruz, yazar oluyoruz ya, hadi neyse...)

Suluelma'm geldi Merinos ile birlikte. Görüşemesek de sık sık. Özlemişim.

Aşk hayatım. Geldik ballı dedikodulara. Yok dedikodu aslında fazla. Çekimlerde tanıştığım bir şahıs vardı, hoş bukleli falan en son. Belki long distance olur dedim ondan. Fönlü halini gördükten sonra pek bir soğudum. Umarım okumuyordur.

Yukarıda yazı silmek falan dedim de, kıyamıyorum aslında. Ama sonunda bir yazıyı kesin sileceğim. Ne işi var sağ kolonda "Canımın sıkılmasından sıkıldım" gibi saçma sapan bir yazının?!

Ne bileyim böyle işte buraları... Any questions?

Sincerely,
Kırmızışın.

Gitmeden bunlara da bir bak