I am not Alone

30 Kasım 2010 Salı

O Bi Bencil, Bencil!

Şimdi bir sorunum var benim.

Kendimi anlatan sıfatlardan biri olarak bencili kullanırım. Öyle aşırı bir bencilliğim yoktur ama bencilim sonuçta; bazı konularda gizliden gizliye, bazılarında açıktan açığa.

Şimdi benim kendimde bencilce olarak değerlendirdiğim hareketleri görünce mecburen onlara da bencil demek zorunda kalıyorum.

Özet: Dünyanın çivisi çıkmış. Suçu saçma sapan video'lara atıyorum.

PS: Facebook "like" bağımlıları için tedavi kliniği açılmış.
PS2: Wikileaks bilmem iki gündür uykumun içine sıçıyor. O nedenle bu saçma yazı.
PS3: PS3 vardı ama "Pilates" şarkısı girince background müziği olarak, unutuverdim.
PS4: Nil Karaibrahimgil'in şarkılarından süper başlıklar olmaz mı?

28 Kasım 2010 Pazar

Kadın Diyebiliyor musun?

Kaçınız "bayan" kelimesini duyduğunda eline geçen ilk şeyi fırlatmak istiyor karşısındakine, "Ben bayan değilim, kadınım!" diye bağırarak?

Bayan değiliz biz, kadınız!

Bu kadar basit aslında. Bir sürü insan yazdı. Bayan bir hitap biçimi. Bizim cinsiyetimiz değil bayan. Bayan insanların kadın-kız karmaşasından kaçınmak için, cinsiyetimiz niyetine kullandığı kavram.

Kadın diye bahsederken çünkü ayıp oluyor. Bakire olmamak ile suçluyoruz karşımızdakini ya. Kirli olmakla. Pis olmakla. Namussuz olmakla.

Kadın olmak zaten küçücük bir et parçasının kaybıydı zaten. Bu kadar basitti. O et parçası olduğu sürece sende, 60 yaşında bir kız bile olabilirsin. Ya da 13 yaşında bir kadın.

Kadın olmak, önce kendini kadın olarak nitelendirebilmekle başlar. Göğüslerinden utanmadan dimdik durabilmekle. Yolda yürürken üzerindeki gözlere rağmen kafanı dik tutabilmekle başlar. Atılan lafı sallamayıp, yoluna devam edebilmekle başlar.

Sırf daha güzel görünmek için, 10 cm topuklu üzerinde her adım bir işkence haline almışken, yüzüne bir gülümseme oturtup dünyanın hakimiymiş gibi yürümekle başlar kadın olmak. Gerektiğinde, sırf o gün onu giymek istediğin için dar gelen elbisenin içinde, korseyle nefes almadan durabilmektir kadın olmaya başlamak.

Başkasına değil de, kendini kendine beğendirmek için süslendiğin zaman kadın olursun yavaş yavaş.

Ve belki de, kadın olmanın ne olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlayıp, üzerine bir iki kelime edebildiğin zaman.

Saygılarından dolayı bize bayan diye hitap ediyorlarmış. Bir kadının başarılı bir kadın sayılabilmesi için; hem mükemmel bir kariyere, hem mutlu/sorunsuz/başarılı çocuklara, hem mutlu/karnı doymuş bir kocaya, hem de temiz bir eve sahip olmasının gerektiği bir toplumda, şahsen bana kadın olarak hitap edilse mutlu olurdum.

Bizler bayan değil, kadınlarız!

Nezaket göstergesiymiş bayan diye hitap etmek. Bu kadar yaygara boşaymış.

-Sus be kadın!
-Kadın milleti değil mi işte, hepsi aynı ...!
-Nasıl yardımcı olabilirim bayan?

Zaten kadın kelimesini hakaret olarak kullanıyorsanız, mümkünse bayan da demeyin bize, kadın da. Mümkünse ağzınızı bile açmayınız.

Boş nezaketinizle uğraştımayınız bizi, özellikle bayan kelimesinin alternatifleri varken ortalıkta. "Erkekler bay denilince hiç yaygara çıkarıyorlar mı?" gibisinden boş bir argümanla hiç gelmeyin zaten. Nerede gördünüz "kadın/bay WC" yazan bir tabela, ya da "Baydan satılık araba" yazan bir ilan? Erkek kelimesi de, ayıp kabul edilip, bay ile perdelendiğinde konuşalım bir daha.

PS: Bayan kelimesini rafa kaldıran arkadaşlarım, sizleri seviyorum biliyorsunuz değil mi?
PS2: Yazdığım her şey de, kendi düşüncelerim var sonuçta. Daha nesnel bir bakış açısı için "bayandeğilkadın" başta olmak üzere interneti ziyaret edebilirsin.

12 Kasım 2010 Cuma

Traffic Jam~!


Bu dönemlerde çok uslu bir kızdım ben. Hatta öyle ki, herkes bir anda 50 sene yaşlandığımı falan düşündü. Bugün artık yeter dedim kendi kendime. Yine eski moduma dönme zamanı geldi de, geçti bile.

Böyle bir ruh haliyle, atladım taksiye. Elimde bin tane çanta, okuldan dönüyorum ya taksiden başka çözüm yok. Ama cuma, ama bayram, ama iş çıkışı derken araba ile ilerlemesi imkansız oldu. Sıkıntıdan ve geveze taksiciden sıkılınca, etrafıma bakayım dedim bir. Tam sağımda, şirin beyaz bir araba. İçinde daha da şirin iki çocuk.

Canım sıkıldı, yapacak başka bir şey daha yok ya, çocukları kesmeye başladım açık açık. Çocuklar da ilgiden memnun kesmeye başladılar. Camı aç dediler. Kafa salladım ama gülümseyerek. Sonra işte dur bekle tarzından bir işaret yaptı, yolcu koltuğundaki ve kıvranmaya başladı. Meğer kağıt ve kalem arıyormuş. Bir kağıda yazdı numarasını ve camdan gösterdi bana. Call me!

Arasam mı aramasam mı? Özele alıp aradım! Konuştuk falan öyle. Adımı bile söylemedim resmen. Evin önüne gelince de kapatıyorum dedim telefonu. Dur, kapatma, numaranı söyle bari derken, hadi dedim güle güle. İyi yolculuklar size. (Karşıya geçeceklermiş de, malum trafik, bir kaç saat kalmışlardır yolda.)


Bu arada, eminim taksiciye iyi dedikodu malzemesi çıkardım. Gerçi onlar neler görüyorlardır ama neyse.

So i am back to the game~!

Mim or miM?

Mim denen bir geyik varmış. Genelde kendi çapımda takıldığım için pek bir haberim yok böyle şeylerden ama her şeyin bir ilki vardır sanırım. femida mimlemiş. Mimin konusu da, garip alışkanlıklarımız ve yapamadıklarımızmış.

Başlayalım bakalım:
1. Sağ-solumu hala ayırt etmeyi beceremiyorum. Sorgulama fazla işte.
2. Kökü giden ne varsa cücelere, iyi giden ne varsa elflere yorarım. Yine sorgulama.
3. Zorlasam da, detone olmadan şarkı söylemeyi beceremem.
4. Sabah oda arkadaşıma, "günaydın" yerine "bok kafalı" diyerek uyanıyorum.
5. Dizi izlerken, Solitaire oynamam lazım.
6. Gece dışarı çıktığımda, avcıyken av durumuna düşünce, bütün hevesim kaçar terk ederim ortamı.

Yaaa büyük ihtimalle olmadı tam ama işte bu kadar bu seferlik. Acemiliğe vurun.
Kimi mi mimledim?
PS: Tag'leri kullanmaya başlasam iyi olur sanırım.

10 Kasım 2010 Çarşamba

10 Kasım Üzerine

10 Kasım sınırları içerisindeyiz. Yine bir sürü yerde yapmacık gösterişler. Profil resimleri üzerinden Atatürkçülük, facebook üzerinden dünyayı kurtarma çabaları...

Küçükken her törende şiir okuturlardı bana, hala ezberimdedir bu şiir. Sözde Atatürkçülere gelsin.

Siz beni hala anlamadınız
Ve anlayamayacaksınız çağlarca da…
Hep tutturmuş ‘Yıl 1919,Mayısın 19’u’diyorsunuz
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor övüyorsunuz.
Mustafa Kemal’i anlamak bu değil
Mustafa Kemal ülküsü,sadece söz değil

Bırakın o altın yaprağı artık
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler.
Siz bana,neler yaptınız ondan haber verin
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun,sefaletin?
Mustafa Kemal’i anlamak yerinde saymak değil
Mustafa Kemal’in ülküsü sadece söz değil…

Hala o acıklı ağıtlar dudaklarınızda
Hala oturmuş,10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz
Uyanın artık diyorum,uyanın,UYANIN!
uluslar,fethine çıkıyor,uzak dünyaların..
Mustafa Kemal’i anlamak göz boyamak değil
Mustafa Kemal ülküsü,sadece söz değil…..

Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız
Labaratuarlarda sabahlayın,kahvelerde değil
Bilim ağartsın saçlarınızı,kitaplar
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar
Mustafa Kemal’i anlamak ağlamak değil
Mustafa Kemal ülküsü,sadece söz değil

Demokrasiyi getirmiştim sizlere,özgürlüğü
Görüyorum ki aynı yerdesiniz,hiç ilerlememiş
Birbirinize düşmüşsünüz,halka eğilmek varken
Hani köylerde ışık,hani bolluk,hani kaygısız gülen?
Mustafa Kemal’i anlamak itişmek değil
Mustafa Kemal ülküsü,sadece söz değil

Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla
Bilime,sanata varılmaz dalkavuklarla.
Bu vatan,bu canım vatan,sizden çalışmak ister
Paydos övünmeye,paydos avunmaya,yeter, yeter!
Mustafa Kemal’i anlamak aldatmak değil
Mustafa Kemal ülküsü,sadece söz değil!



PS: İşin üzücü yanı, kendimi daha çok geliştirmem gerek Atatürk'ün istediği bir birey olabilmek için.
PS2: İyi yanı, bunun farkında olmam.
PS3: Yaa acaba bir iki gün bekletse miydim bu yazıyı? İnsanlar, bilinçsizce aha Atatürk'e laf etti hatun diye algılayınca sinir oluyorum.

Canımın sıkılmasından sıkıldım

SIKILDIM!


Ölümüne sıkılmak nedir bilir misiniz? Şu an biri ortaya dünyanın en saçma planını atabilir ve ben o plana dahil olabilirim.

Meşgul tutsun diye dizi izliyorum, o da bir yere kadar.

Twitter, facebook... İkisini de abartana kadar 'spam'layasım var, millete yazık. Bir de herkesler ders çalışıyorlar ya kızıyorlar sonra benim ders çalışmama gerek yok diye.

Sıkılmaktan sıkıldım.

Hani bildiğin yeter! Finitto! Over!

Bu saatte aktivite uyduramayacağıma göre kafamdan, uyumaya gidiyorum ben. Alice in Wonderland falan okurum moralim düzelir.

PS: Emo bir arkadaşım olsaydı diyorum keşke, fotoğrafını çekesim var.


Kırmızışın'dan not: İşiniz gücünüz yok bir tek bu yazıyı mı okuyorsunuz ya? Neden bu yazı sürekli sağda? Ayıp lan. Hadi kaçtım ben yine. 

Tralalalalala~!

Yaaa bu yeni nesili neyle besliyorlar? Hepsi ayrı gerizekalı!

Blog yazılarını okuyan internet insanlarının aktif birer facebook kullanıcısı olduğunu varsayıyorum. Son günlerde "I will always love you" söylemeye çalışırken, hatları karıştırıp çığlık atmaya başlayan bir hatun gündemde. Bugün de, Titanic'in soundtrack'ını söylemeye çalışan bir kızcağızın videosuyla karşılaştım.

Nerden geliyor bu orjinal fikirler? Tuvaletini yaparken şarkı söyleyen kızı hatırlayan?

Dada'nın kurucuları gurur duyardı sanırım bu nesille.

Her geçen gün daha da garip videolar türerken, insan gelecekten korkuyor.

7 Kasım 2010 Pazar

Ayy gına geldi kıt kafalı insanlardan.

Oh Billy Brown had lived an ordinary life.
Two kids, a dog, and a cautionary wife.
While it was all going according to plan
Then Billy Brown fell in love with another man.
He met his lover almost every single day
Making excuses through his dodgy holiday
(Unto religion that he said and duty found
They didn’t know his faith was (earthlic) bound)

Brown…Oh Billy Brown.
Don’t let the stars get you down.
Don’t let the waves let you drown.
Brown…Oh Billy Brown.
Gonna pick you up like a paper cup.
Gonna shake the water out of every nook.
Oh Billy Brown.

Oh Billy Brown needed a place, somewhere to go.
He found an island off the coast of Mexico
Leaving his lover and his family behind.
Oh Billy Brown needed to find some peace of mind.
And on his journey and his travels on the way,
He met a girlie who was brave enough to say,
When they made love he shared the burden of his mind.
Oh Billy Brown you are a victim of the times.



Öncelikle homofobiksen okuma bu yazıyı boşuna, gereksiz tartışmayalım.

Millete ne zaman anlatmayı becerebileceğiz eşcinselliğin bir tercih değil, yönelim olduğunu, içten geldiğini, öyle doğulduğunu.

"ben iki tane öle arkadaşım var ; ben özentilik diyorum ..özellikle sonradan karar değiştirenlere :))" Bunu birinin blogunda gördüm, yorum olarak yazmış insancığın teki yazarın bir arkadaşının eşcinsel olduğunu anladığını söylemesi üzerine.

Ya hangi salak, kendi isteğiyle azınlık bir hale gelmek ister? Bir sürü aşağılanmaya, tacize, hakarete gönüllü olarak kim maruz kalmak ister? Adamın içinde olan bir şey bu, bastıramazki. Tabii, gel de anlat bunu insanlara.

"İşte Böyle Güzelim" diye bir kitap okuyorum. Ne çok şeyi konuşamıyoruz. Ne kadar açık olsak da, aslında ne kadar çekingeniz bazı konularda, ne kadar suskunuz.

Konuşulanlar hep yanlışlar, yalanlar.

"Bütün homoseksüeller çocuk tacizcisidir." Yavrum ne alaka?
"Bütün geyler heteroseksüel erkeklere yavşarlar." İşleri güçleri yok senle mi uğraşacaklar bebeğim?
"Lezbiyenler, hayatlarının erkekleriyle tanışmadıkları için lezbiyendirler." Hııı oldu, gülüm.
"Kızım orospu olacağına lezbiyen olsun, namusuna zarar gelmez." Yorumsuz.
"Oğlum olup ibne olacağına kızım olsun orospu olsun." 2. bir yorumsuz cümle.


6 Kasım 2010 Cumartesi

My poor eyes

Kaçınız insanların garip profil fotoğraflarından sıkıldınız? Garip simli pullu canımlı cicimli garip garip şeyler. Tabii bir de contrast'a abanan bir grup var.

Hani, insanların kendi zevkleri karışmamak lazım da, gözlerimi acıtıyorlar. Silsen bir türlü, silmesen bir türlü. News Feed'e çıkmamasını sağlıyorsun, adam geliyor yorum yapıyor bulduğu her şeye..

Falan filan derken, bu acemi 'şopçu' insancıklara en azından PhotoFunia'yı öneriyorum. En azından kendilerini kocaman reklam panosuna koyarlar da, egoistliğine gülüp geçer gideriz.

PS1:Bu arada Photoshop'ta bir şeylerle uğraşmaya şoplamak terimini uygun gören insanlardan nefret ettiğimi söylemiş miydim?

PS2: Son olarak geçen gün çizim dersine ödevim vardı: Kendi portreni, aynaya baka baka çizecektin. Bundan sonra milleti kendimden uzaklaştırmak için o çizimi kullanabilirim. İyi yanı: Bir gün suç işlersem ve görgü tanıklarına robot resmimi çizdirirlerse, kimse beni tanıyamayacak.

PS3: Radara giriyormuşum lan artık. Hmms.

Gitmeden bunlara da bir bak